zooey deschanel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zooey deschanel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2012 Cumartesi

New Girl - Ne dedim nereye geldi ve tabi efsane oyun "True American"

Geçen yıl, ilk başladığında şöyle demiştim New Girl için  : Neredeyse Gülecektik. İlk üç bölümü izledikten hemen sonra yazmış olmamım etkisiydi herhalde, hiç iyi şeyler dememişim. Zaten o dönemde Zooey'ye de pek gıcıktım, oradan almış yürümüşüm. Zaten o üç bölümden sonra bir 7-8 bölüm daha anca izledim, sonra bıraktım.
Ama New Girl hiç tahmin edemeyeceğim bir biçimde, inanılmaz bir şey olmuş. Benim bıraktığım yerden sonra resmen coşmuş. Gerçi büyük ihtimalle benim izlediğim bölümlerde pek fena değildi ama zamanlama yanlıştı sanırım benim için. Bayram tatili sırasında rastgelip bir daha bir bakayım  ne yapmışlar dedim. İyiki de demişim, bir şans daha vermişim. Çünkü bayram boyunca neşemi yerine getiren, beni en mutlu eden şey Jess, Winston, Schmidt ve Nick oldu.
New Girl o ilk başladığı halini geliştirmiş, absürdlükten çıkan komedisini mantıklı ve sağlam temellere oturtmaya başlamış. Her karaktere ayrı ve özel bir geriplan ve kişilik verilmiş, birbirine iyice alışan oyuncuların komedi zamanlaması acayip tutar hale gelmiş. Her bölüm insanı altına ettirecek kadar sağlam bir komedi yazabilmeyi, oynayabilmeyi başarmışlar. Sadece komedi de değil, dozunda bir dramı da gerektiğinde ortaya koyuyorlar (Go On'daki gibi ve o kadar iyi yada içtenlikli değil tabiki, New Girl'ün olayı böyle değil zaten).


Şimdiye kadar 24 bölümlük ilk sezon ve ikinci sezonun 6 bölümü yayınlandı. Bölümler ilerledikçe Spencer'dan ayrılıp, yeni bir evde yeni bir hayata başlayan Jess'in 3 erkekle yaşamayı öğrenme maceralarını görüyoruz. Bir yandan öğretmenlikle, çocuklarla ve aşkta yeni denemeler yapmaya çalışmakla meşgulken bir yandan da ev arkadaşlarından yeni yeni şeyler öğreniyor.
Jess'in çocukluk arkadaşı, model Cece farklı bir tarz Barney Stinson olan Schmidt ile değişik bir tarz ilişkiye başlıyor. Avare barmen, hukuk-terk Nick hayatıyla ilgili kararlar almaya, dibe batmaya sonra gene çıkmaya ve onu çok üzmüş olan eski sevgilisi Caroline ile yeniden bir araya gelmeye başlıyor.
İlk bölümlerdeki Coach'un anlayamadığımız bir şekilde gidişinden sonra dahil olan Winston'ın başarısız basketbol kariyerinden sonra yeni işler bulmaya, kendine sevgili edinmeye çalışmasını izliyoruz (ki sonradan öğrendim ki Coach'u canlandıran Damon Wayans Jr. diğer dizisi Happy Endings bitecek diye buraya gelmiş ama sonra o dizi devam edince ona dönmüş, tabi yeni karakter Winston'ı da o yüzden getirmişler).
Tabi en son geldikleri noktalar değil bunlar, ilk sezonun ilerleyen bölümlerinin hikayeleri. İyice gerisini söylersem tadı kalmaz diye düşündüğümden, birşey demiyorum. Yalnızca Justin Long ve Dermot Mulroney gibi isimlerin konuk olduklarını söyleyeyim.


Bir de New Girl'ün benim için tavan yaptığı yerlerden biri var ki, onunla bitirmek istiyorum. İlk sezonun 20.bölümü "Normal"da bir oyun icat ediyor New Girl ve efsanevi "True American" sahneleri ile karşılaşıyoruz. Kurallarını ve oynanış şeklini Epidilius'ta bulabileceğiniz oyun, çok eğlenceli. Şurada da güzelce anlatmış gençler nasıl oynanacağını video çekerek.

5 Ekim 2011 Çarşamba

"New Girl" Neredeyse Gülecektik

Bu Zooey Deschanel gerekli şeyleri yaparak, kendini çok güzel, çok sevimli, çok mucizevi gösterebilen o nadir insanlardan. Bunca senedir izledim, dinledim, baktım, sonunda çözdüm. Deschanel ailesi kadınları olarak tamam, belli bir güzellik ve yetenek silsilesiyle kutsanmış durumda orası ayrı. Ama bunların üstüne acayip şeyler katıp, kendini mükemmele yakın hale getirdi. Bizzat gördüm, takip ettim, şahidim yani.
Eh haliyle herşeyinin zirvesindeyken de tvye bir adım atmasa olmazdı. "New Girl"ün ekranlara geleceği haberi yaz başından beri ortalıkta dolanmaktaydı. Sonunda merkezine Zooey'yi almış, 20 dakikalık komedinin ilk üç bölümü yayınlandı.
İlkokul öğretmeni (anaokulu muydu ki, neyse) olan Jess, Deschanel'in şahsında vücut bulduğundan dolayı haliyle şahsına münhasır, ilginç bir adet kızımız. Biraz saf, biraz kaçık, kendine ve her duruma şarkılar uydurup söyleyen bir insan. Bir süredir birlikte olduğu ve aynı evi de paylaştığı sevgilisi Spencer'a bir gün romantik-seksi bir sürpriz yapmak üzere, günün ortasında evin salonunda çıplak bir halde beliriyor. Ama tam da bu sırada Spencer yeni bulduğu bir kızla birlikte olduğundan, Jess bir nevi onları basmış oluyor. Gayet gözyaşı ve salya sümük dolu bir ayrılıktan sonra Jess ilanlardan kendine ev arıyor. Kız olduklarını sanarak görüşmeye gittiği üç kişi, Schmidt, Nick ve Coach, erkek çıkıyor. Bu üçü evlerine bir dördüncü ararken Jess'in bu yeni ayrılmış-yarı çılgın-yarı depresif haline acıyıp falan evlerine kabul ediyorlar onu. Sonrası 3 erkekle yaşamaya başlayan bir deli manyak kızın maceraları.
Esasında eğlenceli, gayet ilginç bir hali var dizinin ama nedense insanda çok fazla güleceğiz, obaa şimdi ne matrak olacak hissi uyandırmasına rağmen çok orta seviyede ilerliyor. Bazı yerlerde tıkanıyor, çoğu yerde anlamsız kalıyor. Hem de o anlamsız ama tam da bu yüzden komik olan şekillerde değil. Zaten Jess'in eve kabul edilmesi ve erkeklerin onu o kadar önemseyecek kadar alışması tamamen üstünkörü geçildiğinden, hiçbir şey anlamıyoruz. Altı doldurulsa, sonrasında gelen özenli sahnelerin üstümüzdeki etkisi tam da yerinde olacakken, oralara bir anlam veremediğimiz için güzelim sahneler de boşa gidiyor. Zooey'nin sesinden delice şarkılar dinlemek gene de güzel oluyor bu arada. Erkek tarafını oluşturan kadro ilk bölümde uyumlu görünürken, ikinci bölümden itibaren Coach gidiyor, yerine Winston geliyor. Bunu da açıklamadılar yeterince mesela.
Bilemiyorum, dizi şimdilik idare eder. 20 dakikalık bölümler sonuçta, iki dakika açıp gülüyoruz. Ama çoktan birinci ikinci sezonunu garantilemiş bir dizinin daha fazla birşeyler göstermesi gerek. Sadece Zooey'nin şirinliğe güvenerek 10-20 bölüm yazmamışlardır umarım.

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...