sir arthur conan doyle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sir arthur conan doyle etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mart 2013 Pazar

Sherlock Holmes : Gerçekler Kanıt İster

Martı Yayınları'nın oldukça titiz ve güzel bir şekilde hazırlayıp yayınladığı bu 5 kitaplık Sherlock Holmes serisinin 4. kitabı "Gerçekler Kanıt İster"i, ilk kitap "Akıl Oyunlarının Gölgesinde"yi okumamın üzerinden 7 ay geçtikten sonra ancak okuyabildim. Kütüphaneye ne kadar çabuk gelirse ben de o kadar çabuk okuyabiliyorum, yapacak bir şey yok.
Daha önce bahsetmiştim; Sir Arthur Conan Doyle Sherlock külliyatı olarak elimize 4 roman + 5 kitaplık seri bırakmış durumda. BBC dizisinin de etkisiyle son yıllarda canlanan Sherlock sevgimiz sayesinde şu an kitapçılara şöyle bakınsanız eliniz yüz tane Sherlock kitabına değecek duruma gelmiş halde. Bu yüzden bence en mantıklısı Conan Doyle'un sırasını takip edip, kafayı çok karıştırmadan okumaya çalışmak. İyice tarih sırasını zorlayın demiyorum ama kitaplar ve basımlar arasında ayrım yapmanız güzel olur hani.
Misal ben bu sebeple daha önce de verdiğim bu listeye göre hikayeleri takip etmeye çalışıyorum. Öncelikli olarak Martı Yayınları'nın basımlarından hikayelerin oluşturduğu 5 kitaplık seriyi okumaya çalışıyorum. Arada, rastladıklarım arasından da 4 romanı okumaya çalıştım.
-A Study In Scarlet
-The Sign of The Four
*The Adventures of Sherlock Holmes
*The Memoirs of Sherlock Holmes
-The Hound of The Baskervilles
*The Return of Sherlock Holmes
-The Valley of Fear
*His Last Bow
*The Case Book of Sherlock Holmes

http://www.angelfire.com/ks/landzastanza/publication.html buradaki listede her bir hikayenin ne zaman nereden yayınlandığı, olayın geçtiği tarih ve hikayenin anlatıcısı detaylı bir şekilde gösterilmiş. Martı'nın 4.kitabı "Gerçekler Kanıt İster"in son hikayesi orijinal adıyla "His Last Bow", kitapta çevrilmiş adıyla "Perde Kapanıyor"a kadar hep Watson'dan dinliyoruz olayları. 1914'te I.Dünya Savaşı başlangıcında geçen hikayeyi üçüncü kişi anlatımıyla aktarmayı seçmiş Conan Doyle. Olaylara değişik bir bakış açısı getiriyor gibi dursa da bu anlatım, esasında Watson'ın anlatmasıyla aynı gibi. Hatta Watson daha canlı daha samimi bir şekilde anlatıyor maceraları. Conan Doyle iyi ki en baştan Watson'lı anlatımı seçmiş dedirtiyor. Ha bu arada sonraki maceralardan bazılarında Sherlock'un ağzından dinleyeceğiz her şeyi, onu da merak ediyorum oldukça.

Bu kitabın içerdiği hikayelerin çevirilmiş halleri şöyle bu arada:


  • İkinci Lekenin Esrarı
  • Wisteria Köşkü
  • Karton Kutu
  • kızılçember
  • bruce partington planları
  • kara dedektif ölüm döşeğinde
  • leydi francis carfax'ın kayboluşu
  • şeytan ayağı
  • perde kapanıyor
  • sherlock holmes'tan bir son söz


Martı'nın serisinde son bir kitap kaldı yayınlanmış, "Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir" adını verdikleri son kitap da çıkmış olduğuna göre ben bundan sonra onun da kütüphaneye gelmesini bekleyeceğim. Sizin böyle bir imkanınız yoksa Idefix'te mesela 5 kitap takım halinde %25 indirimli satılıyor şu aralar. Benim okumadığım bir Sherlock romanı kaldı "A Study In Scarlet". Hem onun peşinde hem de Arthur Conan Doyle Vakfı'nın 125 yıllık tarihinde ilk kez onayladığı yeni  bir Sherlock Holmes macerası olan, Adam Horowitz'in İpek Evi'ni kovalıyor olacağım (Onu da İthaki basmış, şahane oluyor bu İthaki'nin kitapları).
-Sevgili dostum Watson, Albay Carruthers'i içeri tıktığımızdan bu yana nasıl sıkıldığımı biliyorsun. Zihnim, yapması gereken işe koşulmamış bir hız makinesi gibi paramparça oluyor.Hayat çok sıradan; gazeteler çok renksiz; cesaret ve aşk, suç dünyasını çoktan terk etmiş gibi sanki. O halde ne kadar basit olursa olsun yeni bir meseleye atılıp atılmayacağımı sorman anlamsız değil mi? (Wisteria Köşkü'nden)

"Bunun anlamı nedir, Watson?" dedi Holmes, mektubu okumayı bitirince. "Bu umutsuzluk, şiddet ve korku çemberi ne amaca hizmet ediyor? Bunun mutlaka bir amacı olmalı; yoksa evrenimiz tesadüflerle yönetiliyor demektir, ki bu da mümkün olamaz. Peki ama nasıl bir amaç? Tekrar tekrar karşımıza çıkan bu soru karşısında insan aklı o kadar aciz ki." (Karton Kutu'dan)

11 Kasım 2012 Pazar

Sherlock Holmes romanları : Korku Vadisi ve Dörtlerin Yemini


Sherlock Holmes külliyatının hikayeler toplamasının 4'üncü kitabı Martı Yayınları'ndan çıkan "Gerçekler Kanıt İster" kütüphaneye ulaşana kadar arada, 4 Sherlock Holmes romanından bulabildiklerimi okuyayım dedim. Şansıma yine kütüphanede Dörtlerin Yemini ile Korku Vadisi kitaplarını buldum.
Esasında daha önce de gördüğümüz gibi külliyatı kronolojik olarak okumak için ilk etapta Kızıl Dosya'dan başlamak gerekiyor. Ama ben onu henüz bulamadığım için - kütüphanede yok, şimdilik kitapçıdan da almadım - hikaye kitaplarının birincisinden başlayıp sırayla okumuştum. Ama romanları ters sırada okumuşum, önce Korku Vadisi'ni sonra öbürünü okudum. Öyle olunca aralardaki bağlantılar ve olay bütünlüğü biraz sapıtıyor.
Dörtlerin Yemini, orijinali The Sign of (The) Four olan 1890 tarihli Sherlock Holmes romanı. Bu "the" kelimesi ilk baskıda varken sonradan okyanusun diğer yanındaki baskılarda falan olmamış, sonra yine ortaya çıkmış. Öyle bir yolculuğu var romanın isminin. Ama Türkçe'ye çevirdiğimizde bir fark ortaya koymuyor tabi, her ne kadar yayıncılar dörtlerin yemini ya da dörtlerin işareti olarak çevirmiş olsalar da birebir çevirisi de dördün imzası gibi bir şey oluyor. Olay sıralamasına göre Holmes ve Watson'ın ikinci macerası, daha birbirlerine yeni yeni alışıyorlar. Watson, Sherlock Holmes yöntemlerine henüz giriş aşamasında. Onun hakkındaki fikirleri tam oturmuş değil, gene de ikisi arasında on yıllar sürecek kardeşliğin başlamakta olduğunu görüyoruz.
Dörtlerin Yemini, İngiltere'de başlayıp uçları Andaman ve Hindistan'a uzanan bir olayı anlatıyor. 1888'de Holmes ve Watson'dan yardım istemek için gelen Mary Morstan'ın hikayesi ile başlıyor. Sonrasında 1857'de Hindistan'da İngilizlere karşı girişilen isyana ve hazine dolu sandıklara kadar uzanıyor. Türkiye İş Bankası Yayınları'nın Modern Klasikler Dizisi altında bastığı kitabın Ocak 2011 tarihli ilk basımını okudum ben. İpek Babacan'ın çevirisi olan kitap, 153 sayfalık. Tüm olay kendi içinde de 12 bölüme ayrılmış vaziyette.
  1. Sonuçlara Varma Bilimi
  2. Vakanın Bölümü
  3. Çözüm Arayışı
  4. Dazlak Kafalı Adamın Öyküsü
  5. Pondicherry Konutundaki Facia
  6. Sherlock Holmes Tatbikat Yapıyor
  7. Fıçı Olayı
  8. Baker Sokağı Başıbozukları
  9. Zincirin Eksik Halkası
  10. Yerlinin Sonu
  11. Büyük Agra Hazinesi
  12. Jonathan Small'un Tuhaf Öyküsü

Korku Vadisi ise orijinali The Valley of Fear olan 1915 tarihli son Sherlock Holmes romanı. Bu kitaptan sonra Doyle iki hikaye kitabı daha yayınlayıp Holmes dosyasını kapamış. Korku Vadisi yapı olarak iki büyük bölüme ayrılmış, bu bölümler de kendi içinde 7'şer alt bölüme ayrılmış. Kitabın ilk kısmında bir malikanede gerçekleşen feci bir cinayetle karşılaşıyoruz ve Holmes ile Watson bu cinayeti çözmeye çalışırken hikaye bizi dönemin Amerika'sındaki bir maden kasabasına, hatta masonik örgütlere kadar götürüyor. Tüm romanın biraz iç içe bir yapısı var bu anlamda, her adımda başka bir yere yönleniyor, dış kabuğu soydukça yeni bir kabukla karşılıyoruz.

İlk bölüm Birlstone Faciası:
  1. Uyarı
  2. Sherlock Holmes Konuşuyor
  3. Birlstone'daki Facia
  4. Karanlık
  5. Malikane Sakinleri
  6. Bir Işık Görünüyor
  7. Çözüm
İkinci bölüm Çete:
  1. Yabancı
  2. Büyük Üstat
  3. Vermissa, 341 numaralı Loca
  4. Korku Vadisi
  5. En Karanlık Saat
  6. Tehlike
  7. Birdy Edwards'ın Tuzağa Düşürülmesi
Doyle'un hikayeler toplaması şeklindeki Sherlock kitaplarından sonra bu şekilde tek bir kitap boyunca uzunca bir Sherlock olayı anlatması tahmin ettiğimden iyiydi. Zaten kısa hikayelerinde olayların çözümlenmesini biraz çabuk ve basit bulduğumu söylemiştim. O yüzden romanlardaki olayların gelişimi, çözüme ulaşılma şekli biraz daha fazla hoşuma gitti. Ama bu gene de olayların o kadar zor bir şekilde çözüldüğü anlamına gelmiyor, Sherlock yine bana çabuk gelen bir şekilde çözüme ulaşıyor. Ama en azından bizim olayı tamamıyla anlamamız ve arka planını öğrenmemiz kitabın yarısını kaplıyor. Diğer güzel yanı, tüm Sherlock maceraları gibi, Doyle'un o dönem atmosferini, Londra'sını, İngiltere'sini anlatıyor oluşu, ki bayılıyorum. Kötü yanı ise bunları Doyle'un bakış açısından öğreniyor oluşumuz. Misal, Dörtlerin Yemini'nde aborjinleri anlatışı bana rahatsız edici geldi. Tamam benim de öyle pek bir aborjin bilgim falan yok ama onun anlattığı şekilde de olmadıklarına eminim. Ama tabi Doyle'un bakış açısı da yaşadığı dönemde, İngiltere'den oralara bakışı kapsıyor, anlamak lazım. Bir de masonluğa göz kırpan bir tür örgütlenmeyi - artık göz mü kırpıyor direkt masonluk mu fremasonluk mu orasını bilemem ben o konuda da uzman değilim - anlatması ilgi çekici. Ve bunu da onun döneminin anlayışı içinde okuyor oluşumuz keyifli. Bunların yanında İş Bankası'nın basımları güzel, temiz, çevirisi mükemmel. Ama o kapaklar ve tasarım...yapmasınlar böyle, olmuyor, insanı geri geri itiyor.
Şimdilik, yeni bir Sherlock kitabında buluşana dek, Sherlock'u pek güzel özetleyen düşünceleriyle bitiriyorum:
-Bütün bunların neresinde gizem var?
-Gün gibi açık.(...) Şu anda mesleki bir araştırma yürütüp yürütmediğinizi sorabilir miyim?
-Hayır yürütmüyorum. Bu yüzden kokain kullanıyorum. Beynim çalışmazsa, yaşayamıyorum. Yaşanacak başka ne var ki? Pencereden dışarıya bir bakın. Dünya bundan daha kasvetli, iç karartıcı ve kısıtlı olabilir mi? Sokak boyunca döne döne savrulan ve boz renkli evlerin üzerine çöken şu sapsarı sisi görüyor musunuz? Bundan daha yavan ve somut bir şey olabilir mi? İnsan yeteneklerini uygulayacağı bir alan bulamazsa Doktor, yetenekli olmak ne işe yarar? Cinayet sıradan, varoluş sıradan ve sıradan olanların dışında hiç bir özellik bu dünyada bir işe yaramıyor.
Önceki Sherlocklar:
Sherlock Holmes:Akıl Oyunlarının Gölgesinde
Çizgi roman Baskerville Laneti ve tvdeki Sherlocklar Watsonlar

17 Ekim 2012 Çarşamba

Sherlock Holmes ile durmak yok yola devam : Şüphe Asla Uyumaz

Martı Yayınları'nın Sherlock Holmes serisine - kütüphanenin kitapları satın alış hızına paralel olarak - devam ediyorum tahmin edebileceğiniz gibi. Serinin ilk iki kitabını, Akıl Oyunlarının Gölgesinde ve Suç Detayda Saklıdır, ve dahi bu arada 2 sezon Sherlock dizisi, bir çizgi roman şeklindeki Baskerville Laneti'ni yiyip yuttuktan sonra Sherlock ve Watson maceralarıma Şüphe Asla Uyumaz ile devam ettim.
Ve bu kitapla birlikte Sherlock cahilliğimin bir miktar tozunu pasını almaya başlamış oldum. Efenim, Sir'ümüz spiritüelimiz Arthur Conan Doyle, zamanında 60 tane Sherlock Holmes hikayesi yazmış 1887 ile 1927 arasında yayınlanan. Tüm bunlar 4 roman ve 5 seri halinde hikaye kitabıyla yayınlanmış. 

(Listemizi Sherlockian'a borçluyuz bu arada. Türkçe isimler kitaplarda geçen hikaye isimleri, romanların ve kitapların isimleri ise birebir çeviri. Bir de Martı'nın ilk kitabındaki hikayelerin isimlerini koyamadım.)
Şimdi Martı Yayınları nasıl bir güzellik yapmış onu diyeyim. Bu listedeki hikaye kitaplarını aynı o sıraya göre çevirmiş ve yayınlamakta. Benim yeni fark ettiğim olay bu, zekamın derecesi müthiş evet. Neyse işte böyle güzel güzel sırasına göre yayınlıyor ama isimlerini herhalde Türk okuyucular için daha teşvik edici olacağını düşündükleri hallerde çevirmişler. Olsun o kadar kusur kadı kızında da olur. Şimdi durum bu olunca ister istemez aklıma şöyle bir şey geliyor, geri kalan 2 hikaye kitabını da yayınlayacak mı Martı aynı özenle? Eğer yayınlayacaksa yaşadık, ben pek sevdim bu işi. (Bir de yazıyı yayınladıktan sonra gördüm, Gerçekler Kanıt İster adı altında 4.bir kitap daha çıkarmış Martı : http://www.dr.com.tr/Kitap/Sherlock-Holmes-Gercekler-Kanit-Ister/Sir-Arthur-Conan-Doyle/Edebiyat/Roman/Polisiye/urunno=0000000410561)
Bunlar dışında piyasada sayamayacağımız kadar çok Sherlock kitabı var tabi. En basiti kütüphanede bile Dörtlerin Yemini ile Korku Vadisi'nin birer kopyasını gördüm ben geçende. Bu 60 hikayelik listeye baktığımda geriye 23 Sherlock olayı bırakmışım onu görüyorum. Demek ki yolu yarılamış gitmişim, az kalmış, siz düşünün halinizi.
(ReadSherlock ve böyle bir liste de mevcut.)

Bu da ustadan Sherlock Holmes ve diğer şeyler üzerine birkaç kelam.

9 Eylül 2012 Pazar

Çizgi roman Baskerville Laneti ve tvdeki Sherlocklar Watsonlar


Anladığınız üzere Sherlock deliliğim son sürat devam ediyor. Martı Yayınları'nın başladığı serinin ilk iki kitabını okumanın yanısıra bbc'nin meşhur Sherlock'unun da iki sezonunu - ki iki sezon dediğim toplamda 6 bölüm=90dakikaX6bölüm - acayip bir heyecanla izleyip bitirdikten sonra daha başka neler bulurum diye bakınmaya başladım. Sonunda kütüphanede Ntv Yayınları'nın çizgi roman dizisinden Baskerville Laneti'ni buldum. Holmes ve Watson'la tanıştığım ilk hikaye bunun İngilizce "stage" serilerinden biriydi, ki ondan o zamanlar zerre kadar birşey anlamamıştım. O yüzden bu çizgi romanı görünce bir yandan çok sevindim, okuyup da bilemediğim ve bbc yapımındaki versiyonundan orijinalinden feci derecede farklı bir halini görmüş olduğum bu Sherlock macerasını öğrenebilecektim. Bir yandansa tırstım, başıma gelecekleri biliyordum.
Çekinmemim sebebi çizgi roman olmasındaydı, hala öyle. Çünkü bir yerde resim ve yazı varsa ben kesinlikle yazıya takılırım. Resim olmasından da değil, yazının yanında her ne olursa olsun ben mutlaka yazıyı görürüm, ona bakarım, aklım ona kayar. Bu yüzden altyazıları kabuslarımdan biridir mesela. Mümkün olduğunca onlarsız izlemeye çalışırım filmleri, hatta en küçük fonta getiririm, iyice anlamadığım bir şeyler söylüyorlarsa dikkat eder bakarım. Tüm resmi, olayı görebilmek için yazıları aklımdan çekmem gerekir.
Bu yüzden çizgi romanlar beni deli eder. Gözlerim ve aklım tüm roman boyunca savaşır durur. Beynim dolanır, midem bulanır. Her sayfa çevirişimde gözlerimi yumar, "önce resme bak önce resme bak" diye kendimi ikna etmeye çalışırım. Küçükken gazetenin verdiği Tommiks'lere bakarken fark etmiştim ilk. Tüm çizgi romanı okuyup bitirdikten sonra duruyordum, düşünüyordum, aklıma tek bir kare gelmiyordu. Açıp geri resimlere bakıyordum uzun uzun.
Bunda da aynı şeyi yaşamamaya çabaladım. Uzun uzun Sherlock'un sabahlığını, Watson'ın yüz çizgilerini, kırsalın manzarasını inceledim durdum. Çizer I.N.J.Culbard'ın çizimleri benim için tamamen yeni bir dünya oldu (Çizgi roman kültürüm neredeyse sıfır çünkü, anlattığım sebeplerden). Ama Kutlukhan Kutlu'nun yaptığı çevirinin asıl cümleleri Ian Edginton'a ait ve bana fazlasıyla tv Sherlock'unu hatırlattı. A.C.Doyle'un yazdığı Sherlock ve Watson bence bbc versiyonundan oldukça farklı, bunu sadece zaman dilimi açısından söylemiyorum. Hatta onu işin içine hiç karıştırmayalım. Kişilik olarak bence büyük farklılıkları var tv ve kitap Sherlock'larının. Ama bu çizgi romandaki Sherlock neredeyse Benedict Cumberbatch'in çizdiği portreyle aynı. Gerçi Edginton Lucasfilm, Paramount Pictures'ta falan birçok projede - bildiğimiz hemen hemen tüm popüler ve büyük yapımlarda - çalışmış bir insanmış, popülerliğe aşina olması doğal karşılanmalı.
Çizgi roman ilk olarak 2009'da basılmış. Girişinde önce en güzelinden bir A.C.Doyle biyografisi, ardından pek detaylı bir 221B Baker Street planı çizimi ve Daniel Stashtower'ın öykünün tarihçesi ve ortaya çıkışı ile ilgili acayip keyifli bir yazısı var. Öykümüz bitip, Son yazısını gördükten sonra da Culbard'ın eskiz defterinden çizimlerin oluşumuna dair birkaç örnek ve anlatım yer alıyor. Toplamda 136 sayfada ve normal kitap boyutundan bir boy büyük bir şekilde tüm bunları görüyor, okuyor ve zevkten dört köşe oluyoruz, esası bu.
Baskerville Laneti, orijinal adıyla Hound of Baskerville bbc versiyonunda da 2.sezonun 2.bölümünde anlatılmıştı. Tabi 21.yy.'a bulanmış pek çok değişiklikle birlikte. Ama onun da ayrı bir tadı var, görmenizi tavsiye ederim. Yeni sezonu 2013'ün başlarında yayınlanmaya başlayacakmış, bbc öyle açıkladı.
Bu sırada, Amerikalılar elma armut toplamadı. Kanımca ünlü - Sherlock'un aslında hiç sarfetmediği - "Elementary Watson, elemantary." sözünden ilham alarak isim verdikleri Elemantary dizisi 27 eylülde yayınlanmaya başlayacak. Cin fikirli olmak iyidir, ama o kadar da cin fikirle dolmak hayra alamet midir bilemem, çünkü Elementary'de Sherlock'umuzu Jonny Lee Milller canlandırırken, Watson'a Lucy Liu'yu uygun görmüşler. Kendisi Joan Watson gerçi. Bir yandan hem geleneksellikten uzaklaşamamış, Sherlock'a yine bir İngiliz'i koymuşlar, öte yandansa biz çok yenilikçiyiz manevralarına girmişler. Ne kadar başarılı olur bilemem, ama ben her halikarda adadan ne çıkarsa ona bayılırım, bizim Sherlock'un eline su dökemezler.

:D
Sherlock: I uses my senses, unlike some people. You see, I am fine. In fact, maybe better. So just leave me alone.
John: Yeah. Okay. Okay. So why would you listen to me? I'm just your friend.
Sherlock: I don't have friends.
John: No. Wonder why.

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Arthur Conan Doyle'un Kayıp Dünya'sı

Kütüphanede yepyeni basım Sherlock Holmes'ları görünce eh artık bir okuyayım neymiş ne değilmiş dediğimi anlatmıştım daha önce. Martı Yayınları'nın yaptığı eli yüzü düzgün Sherlock derlemelerinden ilki olan Akıl Oyunlarının Gölgesinde'yi hakkıyla okuduktan sonra ikinci cilt Suç Detayda Saklıdır'ı baya bir bekledim (En son ben rezerve etmişim kitabı o derece). O arada Sherlock'u yaratan bu beynin (bu İskoçyalı azıcık da İrlandalı beynin) başka neler ortaya çıkarmış olduğuna bakayım dedim.
Kayıp Dünya (The Lost World) Arthur Conan Doyle'un 1912'de Strand Magazine'de yayınlanan romanı. Sherlock ve Watson'ı içeren ilk hikayesi ise 1890'da ortaya çıkmış. Doyle en çok Sherlock hikayeleriyle bir kariyer edinmiş olsa da, arada diğer işlerine yoğunlaşmak istemiş. Sonuçta ortaya Profesör Challanger serisi olarak adlandırabileceğimiz ve çağdaş bilim-kurgunun atası sayılabilecek kitaplar çıkmış. The Lost World-1912, The Poison Belt-1913, The Land of Mist-1926, The Disintegration Machine-1928 ve When the World Screamed-1929.
Benim kütüphanede bulduğum baskı Elips Kitap'ın Milli Eğitim Bakanlığı 100 Temel Eser Dizisi'ne dahil olarak çıkardığı nisan 2009 basımı Volkan Yazman çevirisi. Cep boyundan bir boy daha büyük diyebileceğimiz boyutta, 261 sayfalık ufacık bir kitap. Çeviri oldukça iyi, basım hataları da yok denecek kadar az. Beni şaşırtan ortaöğretimde böyle kitapları temel eserler arasına almış olmaları. Vay be, bizim zamanımızda hiç yoktu böylesi. Ben oturup 3.sınıf bir tv dizisinden (1999-2002 arasında sürüp sonra iptal edilen) öğrenmek zorunda kaldım mesela Kayıp Dünya'yı. Şanslı veletler.
bahsi geçen o salak saçma dizi
Neyse, Kayıp Dünya yazıldığı yıllarda İngiltere'de genç bir gazeteci olan Ned Malone'un sevdiği kadının hoşlandığı tipte bir adam olabilmek uğruna kendini içine attığı macera aslında. Çok iyi bir bilim adamı olmasına rağmen, insan olmakta bir o kadar başarısız olan Profesör Challanger'ın birkaç sene öncesinde Güney Amerika'da bulduğunu iddia ettiği ve bilim dünyası tarafından alayla karşılanan bulgularıyla ilgili bir makale yazmak için onunla konuşmaya gidiyor Ned. Olaylar hiç beklemediği şekilde gelişince kendini Challanger, ona zerre kadar inanmayan Profesör Summerlee ve tam bir av ve macera adamı olan zengin Lord Raxton ile birlikte Amazon'un bilinmedik bir yerine doğru yolda buluyor. Bu grup, Challenger'ın dediklerinin doğru olup olmadığını kanıtlamak üzere bir araya gelse de bu yolculuk sırasında sadece jura devrinden kalma bir dünyayla karşılaşmakla kalmıyor, insanlığa ve hayata dair pek çok şeye farklı bakış açıları edinmiş oluyorlar.
oha lan ne karizmayım diye piposu ağzında sörümüz Arthur Conan Doyle
Hikaye Ned'in gazetesine gönderdiği mektup-günlükler aracılığıyla anlatılıyor. Yolculuk sırasında gördüklerini, hissettiklerini anlatıyor Ned bir bir. Biz de böylece sanki gerçek bir hayat öyküsü okumuş gibi oluyoruz (abartmayalım, Conan Doyle'un niyeti o yönde sadece, önemli olan niyet tabi:p ). Birçok jura dönemi canlısıyla tanıştırıyor bizi Conan Doyle, dönemin bilimsel verilerine göre kanıtlar sunuyor, zaman zaman bir Jules Verne havası doluyor gözlerimize. Sadece aksiyon yapmıyor, bol bol düşünce sunuyor, çıkarım yapıyor. Güldürüyor, eğer siz de o keskin britanya espri anlayışına bayılıyorsanız. Yalnız biraz basite indirgiyor bazen bazı şeyleri, daha bir dallansın budaklansın, daha bir karışık, zekice açıklaması olsun istiyorsunuz (aynı durumu Sherlock hikayeleri için de söyleyip duruyorum ama kendimi mi tekrar ediyorum yoksa), yapmıyor. Olsun, gene işliyor planı Conan Doyle'un.

Küçük bir çocuğa,

Ya da yarı çocuk bir insana,
Bir saatlik neşe verebilirsem eğer,
Basit planım işledi demeye değer.

[Arthur Conan Doyle bibliyografisi : link
Orijinali halde okuyabiliyoruz şuradan : link]

3 Temmuz 2012 Salı

sherlock holmes : akıl oyunlarının gölgesinde

Bu dünyada yaşıyorsanız bir şekilde Sherlock Holmes'ü duydunuz, mecburen, popüler kültürün dedektiflik alanında bize sunduğu neredeyse tek ve kesin karakterdir çünkü Holmes.
Gene de, mesela benim yaptığım gibi 25 yaşına kadar hiç bir elinize alıp da neymiş ne değilmiş bu bir okuyayım dememiş olabilirsiniz. Ben de hakikaten bunca yıl ne yapmışsam, tüm klasik sayılabilecek şeyleri, popüler her bir şeyi daha yeni adamakıllı inceliyorum. Herhalde ansiklopedilerle, antik mısır temalı romanlarla pek bir vakit geçirmişim, kafamı kaldırıp da bunlara bakmamışım.
Sherlock Holmes'a dair okuduğum ilk şey, yaklaşık ortaokul yıllarıma denk gelen, Oxford'un şu stage'ler şeklinde dizilmiş ingilizce kitaplar serisinden "The Hound of Baskervilles"ti. Tabi o zamanlar bir elimde kafam kadar sözlükle ne anladım, orası tartışmalı. Mesela bakıyorum da şimdi önümde duran kitaba, "hound"un altını çizip "av köpeği" yazmışım, tıpkı "mist"e de ok çıkarıp "sis" demem gibi. Sayfalar kurşun kalemle yazılmış Türkçe anlamlarla dolu, evlere şenlik resmen. Bu halde, kitabın içindeki hiçbir kelimeyi bilmezken nasıl okuduysam artık.
2009'da şimdiki serinin ilk filmi çıktığında da elime düzgün bir kitabını geçirmeyi gene de başaramamışım demek ki, geçen sene ikinci film geldi, bu arada ortalığı kasıp kavuran BBC uyarlaması dizi ekranları işgal etti ama ben gene de kendimi kasmadım. Ama işte, geçen ayın başında kütüphanenin yeni gelenler kısmında görünce, hem de doğru düzgün bir derleme olarak bulunca, vaktidir dedim aldım elime. Bir hafta bile sürmedi neredeyse okumam. Tahmin edebileceğiniz gibi bir solukta okunuyor Holmes'ün "case"leri.
Benim gibi bilmeyenler için yapısını anlatayım. Sherlock Holmes hikayeleri, kitapları, 1800'lerin sonunda Afganistan'dan dönen Dr.John Watson'ın Sherlock Holmes'ün yanında ev arkadaşı olmasıyla başlar. Herşeyi de bize zaten Watson anlatır, Holmes'ün çözdüğü-çözemediği olayları gazeteye-dergiye seri halinde yazar. Holmes'ün yöntemleri hakkında ne düşünüyorsa anlatır, önceleri takdir etmese de sonradan anladıkça ve gözlemledikçe ona hayran olmaya başlar. Holmes da aynı şekilde Watson'ı dünya üzerinde en güvendiği insan olarak görür, her olayında mutlaka yanında ister onu, çıkarımlarını, gözlemlerini sorar, kendininkileri onunla paylaşır.
en son dönem sinema holmes ve watson'ımız
Gayet beğendim diyorum ben bu anlamda Sherlock Holmes hikayelerini ama tam da tatmin olmadım demem gerek. Belki ben çok hızlı okudum, aç bir hevesle tükettim diye belki de ama bana her bir olayın çözümlenmesi çok basit ve üstünkörü geldi nedense. Herşeyin başlangıcı şahane, ne olduğunu merak içinde beklediğimiz karakterler gelip yardım istiyor, heyecanlanıyoruz tamam. Sonra Holmes çıkarımlara, tümdengelimlere girişiyor o da tamam. Olayı çözmek için harekete geçiyorlar, heyecanımız tavan yapıyor, düşüncelerimiz vızır vızır işliyor peki. Ama sonra zırt diye aslında böyleymiş oluyor, tüm heyecanımız sönüyor. Yani benim öyle oldu en azından. Hani vauvvv öyle miymiş olmadım, bu  kadar mıydı dedim kaldım. Bunca yüzyıllık bir efsaneye, klasiğe, bu kadar önemli bir yazına kötü demeye çalışmıyorum, hayır ne haddime de. Ben sanki biraz yüksek beklentilerle okumuşum, o kadar yüksekten bakınca da bir türlü içime sinmedi gibi birşey oldu işte.
bunlar da tv holmes ve watson'ımız
Neyse en azından Martı Yayınları böyle güzel bir toparlama olayına girişmiş, o iyi. Bu benim okuduğum serinin ilk kitabı. Ardından bir de Sherlock Holmes : Suç Detayda Saklıdır çıkarmışlar ama kütüphanedeki iki kopyası da okuyucudaydı ve resmen eylüle kadar rezervasyonluydu (evet yuh, bence de yuh), o yüzden henüz elime geçiremedim. Ayrıca gördüğüm kadarıyla bir de üçüncüsünü Sherlock Holmes : Şüphe Asla Uyumaz'ı basmışlar. Bir de Ankara'da yaşıyorsanız veya yolunuz düşerse, Dost Kitabevi kocaman bir Sherlock Holmes kitaplığı yapmış hemen girişe yakın bir yerine. 5-6 raf toptan her türlü Sherlock Holmes kitabıyla kaplı. İstediğiniz her bir hikayesini bulabilirsiniz.
"Benim işim, karanlıkta kalmış bu insanların yol açtığı kötülükleri sona erdirmek. Suçluları ayrı ayrı çözümleyip, her kılığa bürünebilme yeteneğimle doğru izlerin peşinden gittiğime inanıyorum. Uyguladığım yöntemler ise, en az izini sürdüğüm suçlular kadar farklı. Ve şunu bilmenizi isterim ki, kesinlikle hepsi işe yarıyor." diyor Holmes, ben de katılıyorum ona ve en kısa zamanda maceralarına kaldığım yerden katılacağımı haber ediyorum.

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...