harrison ford etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
harrison ford etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Mart 2013 Pazar

Bir çirkin ördek yavrusu masalı, 1995'ten "Sabrina"

Ben çok sıkı bir "Bir İstanbul Masalı" izleyicisiydim zamanında. Ergenliğin yanında getirdiklerinden işte, çirkin ördek yavrusunun prensese dönüşüp, hem beyaz atlı prensini hem de onun beyaz at arabalı abisini kendine aşık ettiği pembe diziden hallice bir masalı bünye her türlü izlemek istiyor.
O yüzden öğrendiğimden beridir dizinin malzemesini nereden aşırdıklarını, izlemek istiyordum Sabrina'yı. Benim haberimin olduğu Sabrina tabiki bu 1995 yapımı Sydney Pollock filmiydi. Sonunda dönüş yolumda, uçakta izleyebildim onca sarsıntının, arkamdakinin her sarsılışımızda okuduğu duaların arasında.
Kinnear-Ormond-Ford
Hikayeyi az çok biliyorsunuzdur. Zengin mi zengin bir malikanenin, Larrabeelerin hizmetçileri, bahçıvanları ve şöforleriyle birlikte türlü türlü çalışanıyla masal gibi bir hayatları vardır. Bu masalın kıyısında köşesinde dolanan da bir Sabrina Fairchild vardır, şöforün ufak tefek sevimli kızı. Larrabeelerin iki oğluyla birlikte büyümüştür Sabrina, hem yanlarında hem de bir o kadar uzak onların yaşamından. Linus büyük kardeştir, akıllı uslu, işleri çekip çeviren, hep mantığıyla hareket eden. David de küçük kardeş; haylaz, hovarda, çapkın, gününü gün eden, kalbi nereye çekerse oraya giden. Zavallı Sabrinacığımız işte bu David'e aşık büyümüştür, onun o pırıltısına kapılmıştır her genç kız gibi. Hep bir gün gelip de Larrabeelerin o ışıl ışıl balolarından birine bir kuğu misali salınarak gideceğini ve David'in kendisine aşık olacağını hayal eder durur.
Bogart-Hepburn-Holden
Hayat - ve de romantik film mecburiyeti - bu ya, Sabrina okul bitince Larrabeelerin ayarladığı bir staj-iş bularak Paris'e gider. Orada, bir moda dergisinde çalışıp, moda editörleriyle fotoğrafçılarla arkadaşlık etmesinin sonucunda da o hep düşlediği kuğuya dönüşüverir. Geri döner evine, benim hala anlamadığım bir şekilde. Hayır yani sen o kadar şahane bir iş bulmuşsun Paris'te, Paris'te yani yanlış anlamayın, oha yani Paris'te. Düzenini kurmuşsun, üstüne başına bir güzel çeki düzen vermişsin fıstık gibi de görünüyorsun. Daha ne demeye dönüyorsun o malikaneye? Aklından zorun ne? Ne diyordum? Hah, döner Sabrina eve ve o peri masalı birazcık şaşırtmacalarla yaşanır.
Ormond'ın 1995'te giydiği şahane elbise
Sabrina esasında 1953'te Broadway'de oynanmış bir müzikalmiş efendim, Samuel A.Taylor yazmış "Sabrina Fair" koyarak adını oyunun. Hemen ertesi sene de Audrey Hepburn'lü Humphrey Bogart'lı bir Billy Wilder filmi yapılmış. Benim izlediğim 1995 yapımı film işte bu 1954 yapımının yeniden çevrimiymiş meğerse.
Öyle olunca ister istemez hem ilk filmdeki hem de benim izlediğimdekilerle bizim pembe dizideki oyuncuları karşılaştırırken buluyorum kendimi. Diyeceksiniz ilk filmi izlemedin nasıl karşılaştırabilirsin? Doğru, doğru ama o oyuncuları başka filmlerde izlemişliğim var, oradan yola çıkarak bir tahmin geliştiriyorum. Çok da güvenilir değil tabiki ama olsun.
Hepburn'ün 1954'teki Givenchy'si
Her iki Sabrina da minyon, oldukça zarif iki kadın tarafından canlandırılmış; Audrey Hepburn ve Julia Ormond. Ormond oldukça güzeldi Sabrina olarak, hem kırılgan, hem kendine güveni tam. Yalnız gördüğüm kadarıyla bu bol saç mevzuu bir Ormondla bizim Ahu Türkpençe'de varmış, Hepburn'ün filmin başlarında ufacık tepecik bir at kuyruğu var.
Linus olarak bence Harrison Ford iyi bir seçim, Humphrey Bogart bana çok sert gelir hep. Mehmet Aslantuğ ise zaten efsaneydi bence, gidip filmde o oynamalıydı diyeceğim ama o, o zamanlar Sıcak Saatler yapıyordu. Linus'ın hem en başında bize tam bir görev adamı, kalpsiz olmasa da mantıklı bir insan olarak görünmesi gerekiyor hem de bir parça karizma ve çekiciliği olması gerekiyor ki sonunda Sabrina'yla birlikte biz de kendimizi ona aşık olmuş bulalım. Harrison Ford belki bu açıdan biraz üniversite profesörü havasında olduğundan oturmuyor role.
David'inse tam bir çapkın, parıltılar saçan bir yakışıklı, zengin aile çocuğu, şımarık delikanlı olması gerek. William Holden'ın oynarken nasıl olduğunu bilemiyorum da Greg Kinnear olmayan yakışıklılığını sanki sonsuz bir cazibesi varmışçasına yaptığı rolle kapatıyor birazcık. Zaman zaman komediye kaçan bir karakteri var tabi, bu da işe yarıyor. Ama bence iki David de görüntü olarak tatmin edici değil. Zaten Bogart ve Holden birlikte yaşlı durdukları gibi, Holden Bogart'tan daha büyük duruyor. Nerede o bizim Demir'imiz Ozan Güven.
Larrabee malikanesi - HookedonHouses'tan.
Sabrina, sinema tarihinin en güzel, en içten, sevimli ve ışıltılı romantik komedilerinden biri olarak görülüyor. Hem ilk uyarlamasıyla hem de yeniden çevrimiyle. Güzel bir akşamda izlenebilecek, gülümsetebilecek bir film. İster 1954 ister 1995 yapımını koyun izleyin, sonunda hep yavaş yavaş gelişen, büyümüş olgunlaşmış, mantıklı aşk kazanıyor.
Bir de tabi çirkin ördek yavruları hep kuğuya dönüşüyor.

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...