20 Eylül 2017 Çarşamba

sağlığa yararlı bir dizi: Oh My Venus (2015)

Lisedeyken okulunun ve yaşadığı yerin en güzel kızıdır Kang Joo-Eun. Daegu'nun Venüs'ü derler etrafta ona (Venüs, Yunan mitolojisinde Afrodit olarak adlandırılan tanrıçanın Roma mitolojisindeki adı bilmeyenleriniz için belirtiyorum. Daegu da Güney Kore'de bir şehir, esas kızımızın doğup büyüdüğü şehir dizide). Tüm erkekler peşindeyken, tüm kızlar da sinir olmaktadır ona. Ama tüm bunları ve güzelliğini kafaya takmaz kızımız, o her şeyi kafası ve çalışkanlığıyla halledecektir. Kafasına koyduğunu yapan Kang Joo-Eun'dur o ve kafasına da başarılı bir avukat olmayı koymuştur. Bu yüzden sadece buna odaklanır ve çalışır. Yıllar yılları kovalarken sonunda bir avukat olan kızımız bir de bakmış 32 yaşına merdiveni dayamış halde. Lisedeyken çıkmaya başladığı sevgilisi ile ilişkisi artık 15.yılına ermiştir ama hala bir evlilik teklifi ortada yoktur. Sonunda teklifin geleceğini düşündüğü akşam sevgilisi ondan ayrılır, dahası sonraki gün gittiği iş seyahatinden dönerken venüsümüz uçakta rahatsızlanır. Şansına bir çeşit doktor olan Kim Young Ho da uçaktadır ve ilk müdahaleyi yapar venüse. Bu doktor aslında Güney Kore'nin en zengin sağlık imparatorluklarından birinin varisidir ve yıllardır Amerika'da gizliden gizliden John Kim ismiyle tv şovlarında insanları zayıflatmakta hollywood yıldızlarına kişisel antrenörlük yapmakta, bir yandan da koruması altına aldığı kick-boxçı Jang Joon-Sung'a ve onun antrenörü Henry'ye abilik eden yakışıklı mı yakışıklı, seksi mi seksi bir adamın tekidir. Doktor venüsü kurtarır kurtarmasına da iş burada bitmez. Kafasına koyduğunu yapan venüsümüz bu sefer de kafasına eski haline geri dönmeyi koymuştur. Çünkü 17 yaşındayken Daegu'nun Venüs'ü olan Kang Joo-Eun 32 yaşında artık kendini zor taşıyan bir obez haline gelmiştir.
Böyle baktığımızda klasik bir şişman kızı zayıflatma, sonra güzelleşen kıza esas adamımızın aşık olmasını izleme üzerine bir hikaye gibi duruyor değil mi? Bir yönden öyle, ama diğer yönden hiç de öyle değil. Ve en önemlisi hiç de öyle klasik bir hikaye değil. Aksine çok daha katmanlı, çok daha eğlenceli ve çok daha farklı bir noktada başlayıp, çok bambaşka yönlere giden bir hikaye. Herhalde izlediğim en güzel şeylerden biri olarak gönlümdeki yerini alan çok keyifli bir hikaye (O yüzden buradan "Eylul sonuu"na tavsiyesi için teşekkürlerimi iletiyorum:) ).
böyle de yakışan bir çift var mı acaba kainatta?
Bir kere hikayemizde esas kızımızın ki ben ona kısaca venüs deyivereceğim kolay olsun diye, kilo problemi ya da direkt kabalaşırsam şişmanlığı öyle klasik bir çirkinlik durumu olarak sunulmuyor. Aksine venüs şişman bile olsa gayet kendine güvenli, ayakları yere basan, kim olduğunu ne istediğini bilen bir kadın. Zayıf halinde de olsa şişman halinde de olsa hep aynı insan. Kimseye aşık olmak için veya kimsenin ona aşık olması için zayıf ya da şişman olması gerektiği gibi bir alt metne, algıya falan sahip değil senaryomuz. İlk başta 15 yıllık sevgilisi (ay aman yarabbi o nasıl sinir tipli bir adamdı yahu sivri sivri kulaklı, halbuki boyu posu da yerinde ama işte demek ki karakterden) ondan ayrılınca bir hep beraber ulan acaba mı olmuyor değiliz. Hani yani kız şişmanladı diye mi yaptı bu eşekliği bu herif falan kafasına girecekken olayı o kadar güzel yazıp, anlatmış ki senaristimiz geri vites yapıyoruz. Çünkü aslında 15 yıl boyunca iki insanın büyüyüp, birbirlerinden nasıl kafaca ruhça uzaklaştıklarını anlıyoruz. Öte yandan esas adamımız, yukarıda doktor diye bahsettiğim Kim Young Ho'nun esas kızımıza aşık oluş şekli de tüm o klişelerden uzaklaştırıyor bizi. Venüsümüzün azmine, kişiliğine, kararlılığına, hayat enerjisine, birlikte didişerek geçirdikleri zamanlarda aşık oluyor. Dahası bu şişmanlık bir sağlık problemi olarak sunuluyor. Yani aslında tiroit yetmezliğinden dolayı venüsümüz eski venüslüğünü kaybetmiş yıllar içinde ve bu zayıflama işi sadece bir zayıflama işi değil dolayısıyla. Sağlığını geri kazanma olayı. Sağlıklı beslenme ve spor işi. Ve hikayenin bir diğer güzel yanı da esas adamımızın güzel ve seksi olmak konusundaki mottosu: Ne kadar sağlıklı o kadar güzel, ne kadar sağlıklı o kadar seksi. (Yalnız bu esas adamımızı canlandıran So Ji-Sub abi nasıl bir şeydir yahu, resmen özene bezene yaratılmış.)
Venüsümüz aslında
Ayrıca ben uzun zamandır bu kadar kahkaha atmamıştım bir romantik komedi izlerken. Güney Kore'de 16 kasım 2015 ile 5 ocak 2016 arasında yayınlanmış 16 bölüm olarak. Başından sonuna kadar komedi dozu hiç düşmüyor, hele tüm o klişeye sarabilecek durumları o kadar ustalıkla komediye yediriyor ve hiç beklemediğimiz yollara sokuyorlar ki resmen kadayıfın üstüne kaymak döşüyor dizi. Tabi bu noktada oyunculara da ayrıca bir kalkıp tezahürat yapmakta fayda var. Venüsümüzü canlandıran Shin Min-Ah hakikaten de venüs gibi bir kadın ve öyle bir kadını o şişman hale sokabilen, onu tamamen başka bir insan gibi gösterebilen ekibe ne desem az. Her bölümde ayrı bir ağzım açık izledim. Ama bence en delicesi diğer kadın karakter Oh Soo-Jin'in şişman haliydi. Öylesine ince bir kadın (oyuncu Yu In-Young) resmen devasa bir haldeydi flashbacklerde. Elleri parmakları boğum boğum, gıdısı bir yandan sarkmış halde...Hakikaten inanılmaz işler.
şişman Oh Soo-Jin
Gerçi ana hikayenin oluşturulması ve gelişimi, anlatımı ne kadar kusursuzsa diğer izlediğim kore dizilerine göre bu dizideki yan hikayeler bir o kadar hafif kaldı bana göre. Yan rollerdeki oyuncular da bir nebze daha soğuk geldi. Tabi bunda senaristin hikayeyi anlatmak şeklinin payı büyük. Ana hikayemize odaklanıp, yan hikayeleri aşırı da sallamamış gibi bir hava vardı. Yani bazı şeyler çok çabuk ve anlamsızca yön alıp, sonuca eriyordu. Karakterler de hemen öyle ısınabileceğiniz, alaka kurabileceğiniz şekilde hissettirmiyordu. Ha ama hikaye ilerledikçe hepsine ısınıyor, kaynaşıyorsunuz orası ayrı. Mesela venüsümüz ile annesinin arasındaki ilişki inanılmaz tatlı (izleseniz göreceksiniz şahane bir şey) ya da kankası olan aşçı kadın ile venüsümüzün arasındaki dostluk resmen kahkahalarla koltuktan düşürtecek seviyede (var ya herkese bir Lee Hyun Woo kanka olarak lazım yeminle). Hatta beni de eğlendiren ama herkes kadar abartılı derecede bayılmadığım Henry karakteri bile sevimli yan karakterlerden. Ama tümü birden yan hikayelerin (esas adamımızın aile dramaları olsun, eski şişman ikinci kadın karakterimizin esasında çok da önemli detaylar ve alt metinler içeren draması olsun) gereken, beklediğimiz etkiyi vermiyor. Sanki çok da ciddiye almayalım diye cumburlop kotarılmış gibi.
Gene de bir çok açıdan hem aşırı beğendiğim hem de öğretici, yararlı, mutluluk ve ilham verici bir dizi oldu benim için ama Oh My Venus. İnsanı resmen spor yapmaya, kendine bakmaya, düzgün beslenmeye teşvik ediyor. Ayrıca gayet de kendine güvenli, dimdik (ama ne ukala ne bencil ne de kötü hırslı) bir kadın karakteri merkezine alıp, bize bol kahkahalı bir hikaye sunduğu için tamamıyla, gönül rahatlığıyla örnek alınası bir dizi oluyor.
Ama harbiden seni de çok sevdim be Oh My Venus!

2 yorum:

  1. Beğenmene sevindim. :)
    Karakterler birbirlerine o kadar yakışmış ki keşke gerçekte birlikte olsalar demiştim.
    Anne kız diyaloglarını samimi,eğlenceli bulduğum bir dizide another miss oh.Erkek karakter biraz donuk o dizide ama tavsiye edebileceğim dizilerden biri. ;)
    Ayrıca ben de kore dizilerini duygu olarak diğer amerikan yapımlarına göre bize yakın olduğundan beğendiğimizi düşünüyorum.Bir de yaşım daha çok bunları kaldırıyor galiba.30 olmuş ya da yaklaşmış ama kırmadan konuyu işleyen umut verici diziler gibi.Bilmem anlatabildimmi? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Another Miss Oh'nun tanıtımına baktım şimdi, konusu ilginç görünüyor, bakalım listeme alayım ;)
      Kore dizilerinin duygu olarak yakın olduklarına kısmen katılıyorum sanırım ama ben onca yıl amerikan yapımları izleyip durduğum için artık onlara alışmışımdır kore'ninkilerin "naif"liği bana sıkıcı gelir diye düşünmüştüm ilk başta ama dediğin gibi kültürün etkisini yadsıyamıyoruz herhalde.
      Bir de o yaş meselesine kesinlikle katılıyorum. Ben kendimi bildim bileli lise-gençlik dizileri falan çok eğlenerek, keyif alarak izlediğim şeylerdi ama şu son bir iki yıldır katlanamadığımı fark ettim (insanın yaşının 30 olduğunu fark ettiği anlardan biri bu sanırım). O yüzden bu Oh My Venus gibi A Gentleman's Dignity gibi hikayeler bana çok daha iyi geldi. Hakikaten iyi gelmek derken böyle ilaç gibi vitamin gibi iyi gelmeyi kastediyorum. 30larına gelmiş ve o yaşları devam eden, yetişkin olmaya çalışan, kendini yetişkinliğin ortasında buluvermiş karakterlerin hikayeleri hem şu anda, şu halde bana da umut veriyor hem de daha yakın geliyor.

      Sil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...