6 Nisan 2017 Perşembe

neden

3 gün içindeki ikinci iş görüşmem geldim bir saat önce. Moralim sıfır. Ama aklınıza gelen nedenden ötürü değil. Neyim var benim ya, niye böyleyim, neden neden...diye kendi kendimi yediğimden. Tüm aile, arkadaşlarım seferber oldu bana iş arıyorlar demiştim ya, herkes her gün bir yeri haber vermeye başladı, ben de iki tanesine gittim işte geçtiğimiz günlerde. Ama bildiğim, duyduğum, insanlardan dinlediğim iş görüşmelerinden çok farklı geçiyor benimkiler. Bir kere 30 yaşında bir mühendis bekleyen karşımdakiler, beni görünce bir şoka giriyorlar. Sonra iki saniye içinde dönüşümü görebiliyorum, bir tür abla-kardeş, dayı-yeğen samimiyetine dönüveriyorlar. Bir bakıyorum hep konuşma benim hayatımda neler yapabileceğime, kendime güvenmem gerektiğine, evlenmeme, hayatımı kurmama falan gelmiş. Yarım saat karşımdakinin hakkımdaki güzel düşüncelerini dinliyorum. Ama kafamın karışıklığının aynen yansımasını da okuyabiliyorum yüzlerinde. Neden böyle acaba diye bir kafaları karışıyor onların da. Ama hiçbir türlü benimkisinin karışıklığı kadar olmuyor tabi onlarınki.
Evet iş istiyorum. Yani çalışmam gerektiğini düşünüyorum çünkü hayatta kalabilmemizin yolu para kazanmaktan geçiyor. Para kazanmak istiyorum yani, daha doğrusu param olsun istiyorum. Ama görüşmelere gittiğimde kendimi o kadar kötü hissediyorum ki..Tarif edemiyorum. O kadar saçma, o kadar tuhaf bir his ki. İlk defa iş aramak zorunda olduğum ve bulduğum zamanki gibi değil. O zamanki de çok kötü bir duyguydu ama çıkış noktası belliydi. Başka bir şey yapmalıydım, bir hayalim vardı ve onun peşinden gitmeliydim. Bu işler hep önüme engeldi, yanlıştı yollar, sapıyordum. Bir kavşakta gitmek istediğim yöne koşmaya çalışırken kolumdan tutup öbür tarafa sürüklüyorlardı. O zamanki öyle bir histi.
Ama şimdiki..öyle de değil. Hayalim yok artık, puf oldu o hayal. Hayatımın hiçbir döneminde böyle olmamıştım. Hiç hayalsiz kalmamıştım. Hikaye bile yazamıyorum. Kendimi tamamen yıkılmış gibi hissediyorum. Saçma sapan, eğri büğrü bir bina dikmiştim yıllar boyunca ama geçtiğimiz birkaç yılda o binanın hayalet temeller üzerine yığıntı şeklinde dikildiğini fark etmemle birlikte o yılların birikimi yıkıldı. Bina çöktü, yerle bir oldu. Yeni baştan başka bir bina dikmem gerekiyor ama nasıl yapacağımı bilmiyorum çünkü bildiğim tek yöntemle diktiğim bina yıkıldı. Kendimi yıktım, kendimi yerle bir ettim. Yeniden oluşturmam gerekiyor. Ama bilmiyorum. Nereye yönelsem eğreti duruyor, midem kabul etmiyor. Nereye gitsem ne yapıyorum ben burada diyorum. Burada olmamam gerekiyor, öyle hissediyorum ama oradan fırlayıp çıktığımda nereye gitmem gerektiğini, nereye gideceğimi de bilmiyorum. Ve insanlar görüyor bunu. Fark ediyorlar içimdeki çatışmayı. Birilerine, birşeylere hayır demek istiyorum, çünkü istemiyorum ama neden hayır dediğime, demek istediğime bir sebep bulamıyorum. Sadece istemiyorum diyorum kendi kendime ama kendim de soruyor kendime "neden?". Kendime de bir cevap veremiyorum.
30 yaşında huzur evine kabul ediyorlar mıdır? Abimler öder belki parasını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...