8 Mart 2017 Çarşamba

Silmarillion üzerine

"Silmarillion, Kadim Günlerin, bir başka deyişle Dünya'nın İlk Çağı'nın bir anlatısı niteliğinde." diyor Christopher Tolkien 1977'de yazdığı Önsöz'e başlarken. Doğru ama Silmarillion adı altında yayınlanan bu koca kitap sadece İlk Çağ'ı içermiyor esasında. Ainundalë ile yani Ainur'un Müziği ile başlıyor, Valaquenta ile devam ediyor. Quenta Silmarillion ile Silmarillerin Tarihi'ne bir dalıyoruz ardından ki ne dalış. Kitabın ana anlatısını, göbeğini oluşturan Silmarillerin peşinde, bizim bildiğimiz Elflerin ve İnsanların ve Cücelerin yaradılışına şahit oluyoruz bir bir. Ainur'un yüce ve güzel müziğinden yavaş yavaş karanlığa ve yıkıma geçilen noktada ise Akallabeth anlatısı başlıyor, işte o başımızın belası Güç Yüzükleri'nin nasıl ortaya çıktığını okumaya başlıyoruz. Numenor çöküyor ve Üçüncü Çağ'ın alevlerinde koşuyoruz. Yani öyle ki, Ainur'un müziğinin ilk notalarına binip çıktığımız yolculuğu, beyaz geminin Kadim Batı'ya yol alışıyla bitiriyoruz. Bir anlamda, bizim deyimimizle Orta Dünya'nın tüm bir tarihini okuyoruz.
Bu şekilde aslında birer birer ortaya çıkmış diğer kitapların Hobbit'in, Yüzüklerin Efendisi'nin, Hurin'in Çocukları'nın hikayelerine kocaman bir özet almış oluyoruz. Ama en güzeli Tolkien bu cilt ile neyi neden nasıl yaptığını, ona neyin yazdırdığını anlatıyor. "Zaman, gelişim ve içerik bakımından, yazdıklarım benimle başladı; gerçi benden başkasının ilgilenmesini de ummuyordum." diyor. 1951'de Collins yayınevinde editör olan Milton Waldman'a yazdığı mektubun metninde okuyoruz bunları. "(...)çok temel meraklarımdan biri mit (alegori değil!) masal ve hepsinden çok, masalla tarihin kıyısında duran bir kahramanlık hikayesi yazmaktı."
Yola çıktığındaki haline mesela "Öğrencilik günlerimde henüz bilimin ve hikaye anlatımının zıt kutuplarının ayrı meraklar değil, birbirinin ayrılmaz parçası olduklarını öğrenip tecrübe etmemiştim." diyor.
Kendinden önceki anlatılar içinde örnek almak üzere incelediklerine dair eleştirisi de oluyor. "Daha da önemlisi fazlasıyla Hristiyan öğeler barındırıyorlardı ve dinsel bir nitelik kazanmışlardı. Tam anlamlandıramadığım sebeplerden ötürü bu bana çok tehlikeli görünüyor. Mit ve masal tüm diğer sanatlar gibi, çözümleri noktasında ahlaki ve dinsel gerçekleri (ya da hataları) içermeli ve yansıtmalıdır, ama 'gerçek' dünyada karşımıza çıkan bilindik anlamıyla ve açık bir şekilde değil."
En baştaki düşünceleriyle sonunda ortaya çıkan şeyi karşılaştırıyor, eleştiriyor, "(...)(eğer becerebilseydim) bazılarının Kelt olarak nitelediği zarif, kolay bulunmaz güzelliğe (esasında bunlar ancak esaslı kadim Kelt hikayelerinde vardır) sahip, 'yüksek' bir tınıda olacaktı;(...)", kendini eleştiriyor sonunda "Saçma." diyerek.
Ama asıl yazdığı şu paragrafta - eğer çok cüretkar olmayacaksa bunu demem - kendimi hissettim, daha doğrusu daha önce size de anlattığım, nasıl yazdığım neden yazdığım durumunu resmen 60 yıl öncesinden satırlarda, onca yıl sonra ustamız olmuş bir aklın kaleminde okumak...çok değişik hissettirdi. "Tabii böylesine kibirli bir amaç, kendiliğinden gelivermedi. Önce tek tek hikayeler oluştu. Sanki 'vahiyle gönderilmiş' şeyler gibi zihnimde belirdiler; onlar birbirinden bağımsız olarak gelirken, bağlantılar da yavaş yavaş oluştu. Sürükleyici ve durmadan bölünen bir çalışma (özellikle zihnim, hayatın gereklerini bile bir yana bırakıp, diğer tarafa kaydığından ve dilbilime adandığından beri): Yine de daima, bir şey 'keşfetmekten' çok, zaten 'orada' bir yerde duran şeyleri kaydediyormuşum gibi bir hisse kapılırdım." diyor Tolkien usta. Hadi bir şey yazayım diye oluşmadığını bu yazdıklarımızın, zaten bizimle olduklarını ve kendiliğinden dışarı fışkırmaya çalıştıkları için yazdığımızı, bilinçli bir şey olmadığını bunun, Hemingway'in de dediği gibi bir çeşit "kanamak" olduğunu o da böyle ifade ediyor işte.
ohh Tolkien baba, mis...
Fantastik türünün bir türlü bitmek bilmeyen belası "alegori" hakkındaki düşüncelerini de yazıyor bir yandan, sihre bakışını ve yazdığı dünyadaki kullanımını da. Elflerin ölümsüzlüklerinin sınırını ve durumunu, İnsanların ölümlülüğünün getirilerini, saf ışığın parıltısı olan Silmarillerin neyden meydana geldiğini, Güneş'in ve Ay'ın kendi mitlerini, Elflerin düşüşünü, Üçüncü Çağ'da birlikte at koşturduğumuz kahramanlarımızın soy ağaçlarının ilk dallarını anlatıyor. Biraz didiklediğimizde, dünya mitlerine şöyle bir daldığımızda bizim de fark ettiğimiz, esinlendiği anlatıları o da belirtiyor. "Silmarillerin ve Güneş'ten önceki ışık'ın yeniden keşfedildiği savaş, çok fazla benzemese de, sanıyorum ki kaynağını en çok Ragnarök adlı İskandinav mitinden alıyor." diyor mesela. "Turin'in (tamamıyla uymasa da bu türde bir mit kahramanları içinde) Volsung Sigurd, Oedipus ve Finli Kullervo'ya benzer bir yazgısı olur."
Bu şekilde Arda'nın, Orta Dünya'mızın ağacından, çiçeğine, böceğine her bir adımını karış karış yaratılırken okuması yalnız, biraz zahmetli bir işe dönüşüyor aklınızda olsun. Bir yanda çizelgeler, tablolar, listeler oluşturarak okumakta, her bir satırla birlikte kendi haritanızı çiziktirmekte fayda var, yoksa dağ bayır nehir kayboluyor insan. Tabi bir de Rus Edebiyatı okuyormuşçasına isim enflasyonu da cabası.
Benim elimde İthaki'nin Ağustos 2011 tarihli 3.basımı var, 5.kattaki balkonumdan aşağıya hedef aldığım bir canlıyı parçalamakta birebir 689 sayfa kadar haritalar, soy ağaçları, isim listesi, açıklamalar barındırıyor. Yazı boyutu, sayfa düzenleri falan iyi, okumak için rahat ama ne ön kapaktaki o beyaz fon üstüne altın rengi ejderhayı ne de arka kapaktaki pikseli düşmüş gibi görünen ejderhalı resmi beğendim ben. Silmarillion ya hani, insan çok daha farklı, çok daha zarif bir şeyler bekliyor haliyle.
Böyle koskocaman, sihirli bir masal aslında Silmarillion tümden bakıldığında ama masallarda bile insanın insan olduğunu da unutturmayan bir masal nihayetinde. "Ve işte o günlerde, insanlar ellerine silahlarını alıp, incir çekirdeğini doldurmayan sebeplerle birbirlerini katlettiler, çünkü artık en ufak şeye sinirlenir olmuşlardı; insanlar, Kral'a, efendilere, ya da hiçbir alakaları olmayan birisine karşı kötü sözler etsinler de, Kral'ın adamları gelip zalimce öç alsınlar diye, Sauron ve emrine soktuğu kişiler, ülkenin dört bir yanında dolaşıp insanları birbirlerine düşürüyorlardı. Yine de Numenoreanlar, uzunca bir süre gelişip büyüdükleri hissine kapıldılar, çünkü mutlulukları artmasa da, aralarındaki zenginler servetlerini büyüttükçe büyütüyorlardı."
Ne diyelim. İyki orada bir yerden bize anlattın hepsini Tolkien baba.

[Şimdilik nette karşılaştığım en ucuz fiyat 16,5 tl ile d&r'ın web sitesinde.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...