29 Ekim 2013 Salı

sezonun yenilerinden : Dracula

Önceden uyarım: Ağzımdan birşey kaçırmış da olabilirim, illaki sürpriz olsun diyorsanız okumayın.

NBC'nin ekrana getirdiği bu Dracula'yı - hepimizin bir şekilde bildiği - Jonathan Rhys-Meyers ete kemiğe büründürmüş vaziyette. Bram Stoker'ın yarattığı karakterlerin çoğu önümüzde, Mina Murray, Jonathan Harker, Lucy Westenra, Abraham Van Helsing ve Renfield. Gerisi ise biraz karmaşık.
Açılış sekansını Indiana Jones tarzında yapan dizinin bu ilk dakikalarında tanık olduğumuz şey, kim olduğunu göremediğimiz, yine Indy şapkalı bir tipin, önümüzdeki saniyelerde harcanacağı besbelli bir başka tip ile üzerinde dehşetengiz kabartmalar bulunan bir lahte bodoslama dalması. Bu lahit bizim (bilmem kaçıncı) Vlad nam-ı diğer Dracula'nın tabiki ve besbelli ki onu serbest bırakıyorlar.
jonathan harker ile mina
1881'de tanık olduğumuz bu sahnenin ardından 10 yıl geçiyor ve yeniden yakışıklı, seksi olmuş Dracula'mız kendisini Alexander Grayson isimli bir Amerikalı girişimci olarak takdim ediyor Britanya sosyetesine. Gatsby tarzında bir partiyle ortalığı kasıp kavuruyor. Ve bu ilk 5 dakikada yüzümüzün önüne bir dolu karakter fırlatıyor dizi. Mina Murray'yi Abraham Van Helsing'in öğrencisi olarak tıp okuyor gösteriyor; Jonathan Harker çulsuz bir gazeteci olmuş ve değişmez bir şekilde Lucy Westenra onların - slutty - arkadaşı.
renfield ile mina
Onların yanında bir dolu sosyetik ve diplomat ile tanışıyoruz Dracula ile birlikte. Partiye Dracula'nın geliştirdiğini söylediği ve davetlilerine takdim ettiği bir buluş damgasını vuruyor, kablosuz yanan ampüller! Aman yarabbi! Victoria dönemi Britanyasında bir grup üst tabaka insan ellerinde ampüllerle dikilip, şaşkınlık naraları atıyor. Alexander Grayson buna jeomanyetik gibi bir isim veriyor, hatta ağzından "wireless" kelimesini bile duydum ben. Tabi bu teknoloji ile düşmanlar da ediniyor.
Amaaa, o da ne! Dracula'nın aslında amacı Ejder Tarikatı dediği bir topluluğun üyelerini tespit edip çökertmekmiş. Yüzyıllarca yağma, katliam, tecavüzler ile gücü parayı ellerinde tutan bu topluluğa son verip, iyi bir şey yapmaya çalışan bir bilim insanıymış meğersem Dracula. Van Helsing'in bu iş içindeki durumu ise tamamen ters, Dracula'yı serbest bırakan ve birlikte bu tarikatten intikam alma planları yapan da oymuş, düşünsenize.
Şimdilik ilk bölümü yayınlanan dizinin sezon onayı bile alıp almadığı belli değil. Görüntülerin, dediğim gibi bir Gatsby havasında olmasının yanında bu uyarlamadaki Renfield yorumunu sevdim ben. Dracula'nın sadık hizmetkarı olarak malikanesinde yanıbaşında durup, her olay hakkında incelikli tespitler yaparken o, dizinin en güzel dakikaları oluyor. Bir de tabi aksiyonu yerinde, pek kanlı olacağa benzeyen güzel dövüş sekansları mevcut. Rhys-Meyers'ın seksapelitesini de söylemiş miydim?
böyle birşey var, düşünün artık

1 yorum:

  1. Ben de bir şeyler yazmayı düşünüyordum, sen erken davranmışsın. Yalnız benim kafam Jonathan Rhys'a takıldı. Böyle bir ufalmış, minicik kalmış, niye öyle olmuş o? Böyle 170 boylarında çok zayıf bıyıklı bir insana dönüşmüş, halbuki ben onu daha uzun boylu diye düşünüyordum, belki Tudor kıyafetleri bende öyle bir etki bıraktı ama gene de bu kadar mini minicik bir insan değildi sanki.

    Ama genel itibariyle ilk bölüm için güzeldi bence, her ne kadar her karakteri tanıtacam diye oradan oraya atlamış olsa da, gelecek için umutluyum, güzel olabilir.

    YanıtlaSil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...